Elvenar İncelemesi – Akıllı Kur, Sert Yönet!
Fantastik belediye başkanlığına balıklama dalmadan önce minik bir uyarı: Bu oyun öyle bir öğleden sonra bitirilecek cinsten değil. Hani şu sihirli bonsailer gibi düşün; yavaş, tuhaf derecede tatmin edici, kendisinden beklenmeyecek kadar ödüllendirici. Hazırsak ilk saatlerin perdesini aralayalım; tüy kalemini kap, başlıyoruz.
Elvenar’a Başlamak: Daha İlk Tıklar
Tabii ki Elfler’i seçtim. Kim taş duvarlar, terli demirciler yerine parlayan ağaç evler istemez ki? Şehrim minicik bir açıklıkla, orada tek başına takılan bir Ana Salon’la başladı—sanki Yüzüklerin Efendisi’nde insan kaynakları ofisi.
Eğitim çat diye başladı: Ev inşa et, malzeme topla, araziyi genişlet. Ben de iyi bir fantastik belediye başkanı edasıyla, kahvemi yudumlaya yudumlaya saniye sayaçlarını izleyerek devam ettim. Elvenar aceleye getirmiyor. Köylülerin kendi ritmi var. Tahta, alet, sabır dersi üretiyorlar resmen. Buldozer gibi geçemiyorsunuz; plan yaparak ilerliyorsunuz.
İlk Şehrini Kurmak: Hatalar Kaçınılmaz
İlk saatler? Pek keyifli. Oynuyor muyum, yoksa müze küratörlüğü mü yapıyorum emin olamadım. Her binaya, yola, minicik mantar atölyesine kafa patlatmak şart. Ağaçlı bulvarı gururla döşedim… Sonra iki dakika sonra ıslak mantar şeklinde bir atölyeyle yerle bir ettim. Bununla pek övünmeyeceğim.
Şehrim dağınık dalgalarla büyüdü: Evler burada, kültür binaları şurada, atölyeler ise büyülü faks makinesi gibi vızıldıyor. Harita ve keşif kısmı açılınca, bana jeton düştü:
Ticaret mi, savaş mı? Ben doğal olarak kılıca sarıldım. Keçi peyniriyle pazarlık edecek ruh hali yoktu bende.
Elvenar’da Savaş: Kaos, Altıgenler, Pişmanlıklar
Savaş kısmı altıgen çarpışma tahtasında, herkesin silahlandığı satranç gibi ilerliyor. Bir ipucunu yanlış okuyup, yakın dövüşçülerimi okçu kasabına postaladım; adamlar süzgece döndü.
Ama çabuk öğrendim: Büyücüye kalkan, okçuya mesafe, kılıçlıya ekip şart. Strateji masaya oturunca, zaferin tadı bambaşka geliyor.
Taktik işine girmek istemeyene direkt otomatik çöz seçeneği de var.
Önceden uyarayım: Yapay zeka bazen alkollüymüş gibi oynuyor. Bir savaş dâhisi, bir savaş salaklığı; şifacılar eti maşına yürüyebiliyor. Aklınızda bulunsun.
Elvenar Yavaş, Ama Tam da Bu Yüzden Güzel
Dördüncü saate geldiğimde ormanım bir fantastik IKEA reyonuna dönmüştü: Kıvrımlı yollar, ışıl ışıl evler, elf partisine yetecek kadar ağaç. Sonra birden her şey zamana sardı; üretimler, yükseltmeler takıldı.
Burada klasik bir grind yok, daha çok kabuğunu değiştirme gibi. İlerleme kısa aralıklarla geliyor: Kaynak patlamaları, bir teknoloji açılımı, şehrinin bir anda click’lemesi... Bir atölyeyi yükseltip espresso makinesine bağlanmış gibi alet ürettiğini görmek? İşte olay bu.
Elf mi İnsan mı: Hangi Irkı Seçmeli?
Sonra "Bir de İnsan deneyeyim" dedim. Parlayan mantarlar yok. Sadece devasa taşlar, harıl harıl dönen fırınlar. İnsanlar inşaat işini ciddiye alıyor: dümdüz yollar, tuğla duvarlar, tam fabrika havası.
Elfler mi? Bildiğin şovmen: Büyü çiçekleri, kıvrımlı mimari. İki farklı dünya yani.
İnsanlar bodoslama girişiyor. Elfler ince işçilikte usta.
Ticarette de hissediliyor bu fark. İnsanlar bol üretim yapıyor, Elfler zamanlamayı kurnazca yönetiyor. Temelde aynı oyun, ruhu çok başka.
Elvenar’ın Hikayesi Var mı? O Nasıl Bir Şey?
Bazen yan görevler geliyor, sanki büyücüler e-posta atıyor:
- "Üç atölye kur."
- "X bölgesini keşfet."
Arada gezen kraliçelerden, destansı elflerden minik lore kırıntıları geliyor. Fena değil. Tamam, varlar.
Büyük bir anlatı, sinematik yok. Kenarda ışıldayan küçük hikâyeciklerden ibaret. İsteyen kulak kabartır, isteyen es geçer. Ben genelde es geçtim.
Elvenar Teknoloji Ağacında Her Yükseltme Bir Başarı
Bir şey diyeyim mi? Elvenar’ın teknoloji ağacı acayip sürpriz. Her açtığında ayrı bir coşku geliyor: daha fazla ev, daha iyi alet, daha güçlü asker. Ve hepsi mantıklı.
Sanki fantezi mutfağı için buzdolabı magneti seçiyormuşsun gibi ikonlara bakıp duruyorsun. Yeni bir şeyi açıp tüm şehir planını baştan düşünmek gerekiyor. O Tetris dizme sendromu net yaşanıyor.
Elvenar Çok Oyunculu mu? Hem de Nasıl!
PvP yok. Şehrini gece gece biri basıp küle çeviremiyor. Ama çok oyunculu mu? Evet, sessiz sedasız işliyor.
İsteyen ticaret yapar, sohbet eder, birliğe katılır. Bir keresinde PlankBaba adlı biriyle maden takası yaptım, kendimi yılbaşı babası gibi hissettim.
Sıralamalar rahat. Burası kan gölü değil, apartman mangalı tadında bir rekabet var.
Zamanlayıcılar, Elmaslar ve Bekleme Oyunu
Zamanlayıcılar uzuyor; bazı binalar tam gün sürüyor. Bölgeler kilitleniyor. Geri sayımı izlerken Elmaslar kulağa fısıldıyor.
Harcamayı mı düşündüm? Hiç bile.
Girdim, tıkladım, çıktım. Oyun seni koşturmuyor. Sadece bu fantezi köyünde üretkenliğin değerini anlatmaya çalışıyorsun. Anlamsızca zorluyor, ama sevdiriyor.
Elvenar’ın Görselliği ve Oynanış Hissi
Gösteriş yok bu oyunda. Sakin sakin pişiyor. Grafikler mi? Temiz, huzurlu, sıcak.
Evler parlıyor. İkonlar pırıldıyor. Animasyonlar tam dozunda. Havai fişek yok ama, her girişte küçük bir büyülü mahalleyi toparlıyormuş hissi şahane. İnsan bir tuhaf seviyor.
Gerçek Hikâye: Şehrimi Kazayla Pert Ettim
Bir gece üç yükseltme peş peşe bitti. Oyuna girdim, bir yığın tahta, ama koyacak yer yok. Depo dolmuş, ilerleme tıklanmış. Küçük çaplı panik.
Bir meydanı sildim, yerine atölye diktim, yolları SİM City çılgınlığıyla yeniden döşedim. Şak diye her şey yoluna girdi.
Bakmayın, huzurlu oyun bile sizi ansızın küçük çaplı kaosa sürükleyebiliyor. Gerçekten öyle.
Sonuç: Elvenar Garip Bir Tatmin Kutusu
Amaçlı tıklamayı, büyüyen bir şeyler kurmayı, ilginç ilginç şehir düzenleriyle uğraşmayı seviyorsan, Elvenar tam sana göre.
Hızla tüketmelik bir şey yok. Minik dokunuşlar, ayarlamalar, hafif itiş kakış… Ve sonunda, tamamen sana ait bir şehir yaratıyorsun: yamuk yolları, ışıldayan evleriyle.