Merge Gardens

Puan

3.6

Oy
1592
Çıkış Tarihi
1 Eylül 2020

Oyun hakkında

Merge Gardens, gizemli bir hikâyeyi ve bahçe karmaşasını bir araya getiren, birleşme ve eşleştirme (match-3) bulmacalarını harmanlayan bir oyun. Daisy olarak oynuyorsun, amcanın dökülen malikânesini birer birer kuş yuvaları, çalılar ve meyvelerle eski ihtişamına kavuşturuyorsun. Oyunda sürekli olarak bahçende üçlü eşyaları birleştiriyor ve ödüller için match-3 tahtalarını temizliyorsun. Sihirli heykeller, garip etkinlikler ve yosunlu çeşmelerin altına gizlenmiş sırlarla dolu; yani rahatlatıcı ama bir o kadar bağımlılık yaratan bir mobil bulmaca deneyimi seni bekliyor. Kısacası, biraz bulmaca, biraz bahçe simülasyonu, hepsi yavaş yanan bir tutkuya dönüşüyor.

İnceleme

Merge Gardens İncelemesi - Malikaneyi Çilek, Kuş ve Garip Bulmacalarla Toparlamak

İlk bakışta Merge Gardens, "sevimli bitki yetiştirme oyunu" diye kandırır. Ama o çalıların altında ne var biliyor musunuz? Tatlı tatlı kafa ütüleyen, gizli bir bulmaca değirmeni. Eşleştir-birleştir mekanikleri, match-3 seviyeleri ve tam dozunda absürt bir hikaye… Her bir köşe bucağı kurcalatacak kadar ilginç işte. Dijital çöpleri temizleyip kuşları beslerken harcadığım saatlere şaşırdım. Ama pişman mıyım? Hiç sanmam!


Dağınıklık ve Bir Kuş Yavrusu

İlk dokunduğum şey? Küflü bir yumurta! Yumurta çatladı, içinden civciv çıktı. Hem de bir bebek kuş, sanki konağın sahibiymiş gibi cıvıldıyor! Bir anda oyunun içine çekildim.

Bu, jenerik birleşme oyunlarından değil; öyle bomboş karolar, asansör müzikleri falan yok. Merge Gardens seni harabe bir malikânenin ortasına atıyor, eline paslı bir tırmık sıkıştırıp üstüne de puzzle seviyesi fırlatıyor. Bir de bakmışsın, "He, bu arada match-3 de var" demiş. Gözlerim fal taşı. Omuz silk, devam et!

Bahçe adeta facia. Kırık dökük heykeller, yosun tutmuş harabeler, solmuş çimenler… Sanki sirk çökmüş, gerisini toplayan olmamış. Birleştire birleştire, taşları temizleyip alan açıyorsun. Anlamsız şekilde bağımlılık yapıyor. Tam çözmeye başladın diyorsun, pat! Yine karmaşa.


Birleştir, Yükselt, Tekrarla (Bazen Köpürt)

Başlangıç basit: Üç aynı eşyayı birleştir, birazcık daha havalısı oluyor. Üç ot? Buyurun, artık kötü görüntüyü bozmayan bir çalın var. Bastıkça bastıkça; topiaryler, süslü çiçek yatakları, modayı takip eden hayvanlar ortada.

Çim kırpıklarıyla iksir yapıyormuşsun gibi. Sandık, fıçı, alet çantası derken bir baktım tak, arı dolu sihirli küre! Neden oluyor, ne gerek var hâlâ anlamadım ama sonraki seviyeyi merak etmeden duramıyorsun.

Depolama? Tam bir sihirbaz arabası. Her terfi, sanki Tetris ile “Deterjan reklamı stoku” birleşimi. Birleştir ya da kaybet. Stok yap, sonra hayıflan. Bir kere 3. seviye sulama kabını 10 dakika elde tutup “köpürteyim mi, feda mı edeyim” diye panikledim. Kendimle gurur duymadım, evet.

Köpürtme işi başlı başına bir kabus. Eşyaları geçici saklamak için “baloncuk” yapabiliyorsun ama arıza çıkarıyor. Reddit’te bunun tüyoları hakkında destanlar var. Sanki bahçe yasalarını çiğniyorum gibi hissettim.


Match-3 Baskını: Bulmaca Şehri’ne Hoş Geldin

Sandıkları üst üste dizerken, çalıların modasını eleştirirken bir anda oyun “Para ister misin? Önce şu match-3 seviyesini bitir” dedi. Ve hoop! Çileklerini sürükle, payları sırala, kendimi Viktorya tarzı pastane sahibine dönmüş buldum.

Mırıldandım. Ben buraya birleşmeye geldim. Ama yalan yok… bulmacalar bayağı iyi. Zekice kurgu, tatmin edici kombo hissi; bazen bir limon bombasıyla tüm tabloyu temizleyince kendimi alkışladım.

Bulmacayı bitir, ganimeti kap, bahçeye geri dön. O döngü? Bayağı sarıyor.

Sırf bir yumurta almak için 20 dakika puzzle çözdüm. Yumurtadan kuş çıktı. Kuş odun kesti, odun yeni arazi açtı… tahmin et, oradan daha çok bulmaca! Kuyruğunu kovalayan kedi gibi ama insanın hoşuna gidiyor.


Daisy ile Tanışın: Tuhaf Miras, Daha Tuhaf Aksan

Oyun karakterin Daisy. Kocaman botlar, iri gözler, koca bir sır. Bir bakmışsın, amcasından kalan malikanede ve işler her saniye daha garipleşiyor.

Sisli bölgeler açılıyor, esrarengiz mektuplar, canlıymış gibi bakan heykeller… Hikayeden minik kırıntılar veriyor ama asla dev roman gibi üstüne çullanmıyor.

Dublaj? Vallahi bayıldım. Daisy’nin aksanı, üç İngiliz dizisi arasında gidip geliyor. Bazen şeker şeker, bazen de öteki ördeğe “kira borcun ne olacak!” diye fırça atıyor. İlginç bir şekilde oluyor, ciddiyim.

Bir de cambaz kılıklı sincap, modern sanat eleştirmeni gibi bahçeye bakan Vincent adında bir flamingo var. Geliştiriciler işi bu kadar absürt yapmak zorunda mıydı? Hayır. Ama iyi ki yapmışlar!


Şimdi İşin Para Tarafı (Sürpriz: Tam Ortada Beliriyor)

Peki, işin ticaret kısmına gelelim. Başlangıç menüsünden önce o klasik "ilk elmas paketine göz atsana" zıplıyor ekrana. Kısaca: "6 saat beklemek istemiyorsan parasını ver, geç."

Sonrası? Evet, bastırıyor. Bahçeyi genişletmek için özel para lazım. Destek paketleri cazip kek gibi, ama elletmiyor. Alttan alta ittiriyor yani.

Asıl sıkıntı depolama kısmında. Köpürtme ustalığına erişmediysen ya elmas alacaksın, ya da muhteşem tetrisçi olacaksın. Oyun bazen beleş veriyor ama bir iki saat sonra o musluk kısılıyor.

Yine de gıcık değil; daha çok… çok ısrarcı komşu misali. Hani hep “gel sana pahalı gübre vereyim” diyenlerden.


Etkinlikler, Hayvanlar ve O Meşhur Flamingo

Uyarı, tam “oyunun suyunu çözdüm!” diyorsun ki etkinlik patlar. Bu sefer acayip yumurtalar, garip paralar kovalanıyor, parıltılı animasyonlu özel canlıların peşinde koşuyorsun.

Her etkinlik, başka kurallı bir alan açıyor. Bazısında ödül seçiyorsun, bazısı ödül için canhıraş yarış… Karmaşa çok ama eğlencesi de yüksek.

Ve kuşlar… dolu! Kimisi deli gibi iş toplar, kimi sadece ortada salına salına dolaşıp şirinlik yapar. Bir tanesi 20 dakika boyunca sandığın etrafında volta attı, başka hiçbir şey yok.

Bunlarla uğraşmak kendisi başlı başına mini bir oyun. Yarısı kümeste kreş, yarısı vergi beyannamesi gibi.

Sonra kuş yuvası açıyorsun. Sahiden mini bir kuş fabrikası! Hangi tembelin nereden ne toplayacağına karar verirken tüm akşamım geçti. Hayatımda bu kadar ciddiyetle tablo hazırlamadım.


Merge Bağımlılığı Gerçekten Çok Keyifli

  1. saatten sonra fark ettim ki “oynamıyorum”, yaşıyorum Merge Gardens’ı. Öğle yemeğinde sandığa tıklıyorum, diş fırçalarken hangi taşları birleştireceğimi planlıyorum. Hatta bir kere telefona “daha balon yapma, bekle” diye fısıldamışım.

Oyun büyük değişmiyor. Ama kafa algoritması değişiyor. Stratejikleşiyor, daha akıllı birleştiriyorsun. Biriktirme takıntın azalıyor. Kuşlardan kime yüz vermeyeceğini bile öğreniyorsun.

Gelişim yavaş ama hiç durmuyor. Her sisi açtığında ya da yeni alan patlatınca içten içe garip bir tatmin geliyor. Daha fazla düzenleyecek eşya, daha çok kontrol edilecek dağınıklık…


Sonuç: Merge Gardens Karmakarışık Ama Oynamaya Değer!

Merge Gardens beni sadece şaşırtmadı, bildiğin beynimi ipotek etti! Hafif bulmaca için girmiştim, kaos ve kuş bürokrasisi için kaldım.

Evet, çok sempatik. Ama derinliği de gizli gizli büyüyor. Bulmacalar gayet iyi, birleştirme eğlenceli, tuhaf karakterler ortama hayat katıyor.

Para kısmı ara ara dürtsese de çekilir düzeyde. Eğer dijital çöpleri daha havalı dijital eşyalara dökmekten hoşlanıyorsan, bu oyuna bir şans ver derim.

Ve bak, çalılarına isim vermeye başladın mı? Hiç yargılamam, aynısını yaptım.

Oynamak için tıklayın Merge Gardens