Enlisted

Puan

3.55

Oy
1332
Çıkış Tarihi
2 Mart 2021

Oyun hakkında

İkinci Dünya Savaşı'nın devasa bir takım tabanlı nişancı oyununda, piyade, tank ve uçaklara komuta ediyorsunuz. Rolünüzü anında değiştirebilir, gerçekçi silahların ağırlığını hissedebilir ve ekibinizle birlikte destansı savaşların tam ortasında yer alabilirsiniz. Savaş burada, hem de en büyük haliyle.

Platformlar

İnceleme

Enlisted İncelemesi: Takımlar, Çelik ve Tatlı Bir Kaosun İçinde 2. Dünya Savaşı

İlk kez Enlisted’i açtığımda, yanlışlıkla el bombamı kendi takımıma fırlatıp, buna rağmen rütbe aldım. Oyunun meydanı böyle işte. Bildiğimiz hızlı refleks shooterlarından çok farklı; dağınık, katmanlı ve tam ayarında bir karmaşa var. Sadece bir askeri değil, koca bir takımı yönetiyorsun; savaş meydanında adeta DJ’lik yapar gibi askerler arasında geziniyorsun. Bir yandan kilisede dürbünlü tüfekle takılırken, az sonra alev makinesiyle siper basıyorsun.

II. Dünya Savaşı’nın devasa ölçeğini hissetmek isteyip bir yandan da istatistikler tablosunda kaybolmak istemeyenlerdensen, bu oyun seni şaşırtabilir. Başlayalım!


Ayağımın Tozuyla: İlk 10 Dakika Tam Bir Karmaşa

Hiçbir şey bilmeden daldım. İlk 10 dakika: tam anlamıyla keşmekeş. Gürültü, panik, ne oluyor hiçbir fikrim yok. Beş kişilik bot takımımla çatışmaya dalar dalmaz ekrana "öldün" yazısı yapıştı. Ekran anında bir sonrakine atladı, sanki hiçbir şey olmamış gibi. Dedim ki: Tamam, burası acayip bir yer.

Tek bir askeri oynamıyorsun; resmen savaş ortamında hızlı tanışma turu gibi asker değiştiriyorsun. Birisi düşerse hoop, sıradakiyle devam. Bekleme yok, boşuna üzülme yok.

Bu başta tuhaf gelse de, biraz oynayınca jeton düşmeye başlıyor.

Bir dakika siperde yere kapaklanıyorsun, sonrasında makineliyle ortalığı biçiyorsun, sonra tepedeki kulede keskin nişancı gözetimindesin. Kendi yedek planın oluyorsun. Bu sistem şaşırtıcı şekilde iyi çalışıyor.


Enlisted Adamı Nasıl Öğretiyor? Tabii ki Seni Patlatarak!

Normandiya’yı seçtim, kendimi bombalanmış bir Fransız köyünde buldum: Çukurlar, yıkıntılar, ortada şaşkın bir tavukla birlikte. Hedef: Yamuk yumuk bir çiftlik evini ele geçirmek. Araçlar: Tek atışlık tüfek, anahtar ve çitin etrafında koşan dört bot takım arkadaşım.

Her şey bir anda alev aldı. Birden bire ateş, ortalığı inleten bir tank, duman bombaları… Kızgın denizanası gibi sağa sola sekiyorlar. Panikledim, sipere atladım, karşı kaldırımda birini devirdim. Kendimi bir anlığına kahraman sandım.

Silahlar gerçekçi; nişan alması yavaş, ıskalamak kolay, doldurması deve. Şaka değil, her tetiğe basmadan önce “N’olur isabet et” diye dua ettim.

Tabii ki ilk başta tam dayak yedim. Ama diğer oyuncuları izleyince bir sürü numara kaptım. Daha akıllıca saklandım, doğru yerlere çıkış noktası kurdum, hayatta biraz daha uzun süre kalabildim. Sanki topçuların ortamı inletmesinden bir bisiklet sürmeyi öğrenmek kalıyor.


Neden Ortalık Karışırken Asker Değiştirmek Harika Hissettiriyor?

Enlisted tam burada parlıyor. Sadece ölüp beklemiyorsun; anında rol değiştiriyorsun. Alev makinesiyle dalan adam havaya uçtu mu? Hop, mühendis oldun, çuvalla siper dikiyorsun. Tekrar geç, bu sefer SMG’li askerinle ortalığı tutuyorsun.

Karmakarışık. Ama pürüzsüz ve tuhaf şekilde tatmin edici.

Bekleme yok. Düğmeye basınca başka bir askere ışınlanıyorsun.

Bir maçın ortasında telsizciyle topçu çağırtım, takımı siper arkasında topladım, düşmanın yarısı mermi yağmurunda yerde. O ses? Hoparlörleri titretti. O an? Yeniden patlatırım, 10 üzerinden 10.


Tanklar, Uçaklar ve Muhteşem Fiyaskolar

Tanklar ve uçaklar tamamen ayrı birer gerçeklik. Tanktayken şehirde TNT bağlı bir kaplumbağa gibi sürünüyorsun. Uçaklar mı? Hızlı, patlayıcı, resmen koli bandı ve umutla uçuyorlar.

İlk tank tecrübesi? Siperle ahır arasında sıkıştım, ne ileri ne geri. Adamın biri el yapımı bomba yapıştırdı, paramparça oldum. Hiç övünemem.

Uçmak? Daha fena. Gaz verme işini unutup muhteşem bir şekilde çakıldım. Görsel olarak şahaneydi en azından.

Ama birkaç tur sonra gerçeklere uygun bir dalış bombasıyla spawn noktası sildim, chatten alkış duydum. İnsanın hoşuna gidiyor. Araçlar sadece dekor değil, kullanmasını bilene momentum değiştiriyor. Yoksa? Çelik tabut.


Açılmalar, Yükseltmeler ve Bitmeyecek Gibi Gelen Grind

Her kampanya: Normandiya, Berlin, Tunus, Stalingrad, ayrı dünyalar. İlerleme transfer olmuyor. Biraz can sıkıcı, ama oynadıkça monotonluk kalmıyor.

Takımları yükseltiyorsun, adamların ekipmanlarını değiştiriyorsun, doktor, makineli, tankçı ne istersen ona eğitiyorsun. Kısa sürede derinleşiyor. Donanım ayarlamak çocukken aksiyon figürlerini vitrine dizmek gibi.

Ve evet, grind gerçek. Premium almadan bazı ekipmanlar yıllar. Bazı takım kombinleri açıkça daha iyi. Ama yine de sürekli ilerliyorsun, hızla değil de sürünerek de olsa ileri gidiyor.

Yine de yetenek önemli. Gold eşyalarla gezen adamı akıllıca oynayarak harbiden alt edebilirsin.


"Ben Az Önce Ne Yaptım Ya?!" Anları

Bu oyun, aksiyon filmi gibi tesadüfi efsane sahneleriyle yaşıyor.

Bir maç, takımımla köprüyü baştan sona tuttuk: sadece torbadan siper, hızlı geçişler, panik panik. Bir seferinde tek başıma kontrol noktasını aldım, dört askeri sırayla oynayıp saldıran takımı sildim, son şarjörle zar zor paçayı kurtardım. Sanki savaş filmi yönetiyorum; hem de canlı yayında, üstüne kahvelerle.

Ve tabii saçmalıklar da var: Açık arazide boşluğa koşarken, uzaktan gelen bir tank mermisiyle BOOM, patlıyorsun. Son kalan eleman yerde bulduğu tüfeği alıp round’u kurtarıyor. Acayip hikayeler dönüyor.

Tahmin edilemiyor. Zaten en keyiflisi de bu.


Kullanışsız Menüler, Zeka Seviyesinde Sıkıntılı Botlar ve Diğer Dertler

Her şey pek toz pembe değil tabii.

Menüler zor. Takımı düzenlemek işkence, gereksiz tıklama cenneti. Oyun sanki "o tuşu bulamazsın!" diye trick peşinde. Yükleme süreleri desen, eh...

Eğitim mi? Şaka gibi kısa. Kendi başına çıkış noktası işini çözersen ne âlâ.

Bot takım arkadaşları bazen şahane, bazen aşırı mal. Otuz saniye duvara bakıp haşlama mı hayal etti çözemedim.

Büyük çatışmalarda FPS düşüşü de oluyor, rahatsız edici ama kırıcı seviyede değil.

Yine de, her şey tıkır tıkır işlediğinde: çıkış noktaları tamam, takım senkron, topçu tam zamanında… Düzene giren kaos hissi, rakipsiz.


Evet, Oyun Ücretsiz. Hayır, "Pay-to-Win" Değil.

Enlisted tamamen ücretsiz. Beş dakikada bir ekrana salakça reklam fırlatmıyor.

İstersen ödeme var: Hızlı açılma, cicili bicili kozmetik, premium takım. Ama ana menü? Parayla işin yok.

Para verince işler biraz daha hızlanıyor. Grind azalıyor, iyi ekipman daha kolay geliyor. Ama temel oynanış? Herkese aynı.

Ve evet, çıplak tüfekle bile adam akıllı oynayan biri başarılı olabilir. Denedim, denedim. Akıllı oynayınca tüfek ve cesaret baya yol aldırıyor.


Son Söz: Pürüzlü Ama Tam Bir Macera

Enlisted pürüzlü. Bazen hantal. Uçlarda dolaşıyor.

Ama bir yandan da? Bulabileceğiniz en ilginç FPS deneyimlerinden biri.

Seni kaosa fırlatıyor, ortada çözmeye bırakıyor. Bazen beceriyorsun, bazen kazara kendini yakıyorsun. Ama asla sıkılmıyorsun.

Herkesin oyunu değil. "Her şey sorunsuz, arayüz cilalı olsun" takıntın varsa hemen soğursun. Ama karmaşa, sürpriz anlar, gece 2’de "BEN NASIL HAYATTA KALDIM LAN!?" diye bağırmak ilginç geliyorsa, bu oyuna mutlaka bir şans ver.

Ve ne olur… Çıkış noktası kur. Takımın bunu hak ediyor.

Oynamak için tıklayın Enlisted